İTB aralık ayı olağan meclis toplantısı İTB Meclis Başkanı Ömer Gökhan Tuncer idaresinde gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İTB Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli, tarım sektörünün üçüncü çeyrekte yüzde 12,7 daraldığını belirterek, "Tarım sektöründeki bu sert küçülmenin, yalnızca bir sektör verisi olarak değil, aynı zamanda gıda arzı, kırsal istihdam, enflasyon ve dış ticaret dengesi açısından da dikkatle ele alınması gerekiyor" dedi. Tarımda birçok üründe son yılların en zor dönemlerinden birinin yaşandığını belirten Kestelli, "Şubat, mart ve nisan aylarında ülkemizin hemen hemen tamamını etkisi altına alan zirai don hem üretimde hem de üreticide ciddi yaralar açtı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, toplam sebze üretiminde yüzde 1, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 10 ve meyve ürünlerinde yüzde 30'ün üzerinde rekolte kayıpları oluştu" ifadelerini kullandı.

'DİRENCİNİ ARTIRMAK ZORUNDAYIZ'
Kestelli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu kayıpların en dramatik örneğini kayısıda gördük. Normal şartlarda 90-100 bin ton rekolte beklenen bir üründe, hasat zamanı 5-10 bin tonları konuşur hale geldik. Antep fıstığında yüzde 60, kirazda yüzde 70'lere varan oranda bir düşüş söz konusu. Arpa-çavdar ve yulaf gibi tahıllarda yüzde 25-30 olan rekolte kaybı, nohutta yüzde 30, kırmızı mercimekte yüzde 45'lere ulaştı. Geleneksel ürünlerimizden pamuk, kuru üzüm, kuru incir, zeytin ve zeytinyağında da üretim kayıpları yaşandı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretim, küresel iklim krizi ile adeta test ediliyor. Benzer gelişmelerin, yakın coğrafyamızda ve aynı iklim kuşağında bulunan ülkelerde de yaşandığını görüyoruz. Bu nedenle tarım ve gıda sistemlerimizin çevresel ve jeopolitik risklere direncini artırmak zorundayız. Tarımda yaşadığımız sorunlar doğrudan gıda sektörüne ve dolayısıyla halkamıza yansıyor. Ayrıca enflasyonun üzerinde de yukarı yönlü bir baskı oluşturuyor."
'İKLİM KRİZİ ÜRÜN ARZINI ÖNGÖRÜLEMEZ HALE GETİRİYOR'
Küresel iklim krizinin, tarımsal üretimi hem miktar hem kalite açısından etkileyerek ürün arzını öngörülemez hale getirdiğini ve bu belirsizliğin gıda sanayine yansıdığını belirten Kestelli, "Rekabetçi bir tarım ve gıda sistemi için verimliliği artıran, katma değeri yükselten ve tarladan sofraya kadar zincirin tamamını birbirine kenetleyen köklü bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var. Bu dönüşümü dört ana sütun üzerinde inşa etmek zorundayız. Birinci ve en temel sütun, tam entegrasyondur. İkinci dönüşüm alanı, katma değer ve ihracat stratejisidir. Üçüncü dönüşüm alanı, güven ve şeffaflıktır. Dördüncü ve tüm bu dönüşümü mümkün kılan temel araç ise dijitalleşme ve teknolojidir. Potansiyelimizi ortaya çıkarabilecek ve vatandaşlarımızın gıda güvencesini teminat altına alabilecek, tarımı, sanayiyi ve ticareti aynı hedef doğrultusunda buluşturan bütüncül politikaları oluşturabileceğimize inanıyorum" dedi.

'AKILLI TARIM UYGULAMALARI ÖN PLANA ÇIKMAYA BAŞLADI'
"Tarım tüm dünyada bir dönüm noktasında ve 2026'ya girerken hem benzeri görülmemiş fırsatlar hem de ciddi risk ve belirsizlikleri barındırıyor" diyen Kestelli, "Yeni dönemde akıllı tarım uygulamaları ön plana çıkmaya başladı. Su hasadı, kuraklığa dayanıklı tohumlar, sıfır toprak işleme, onarıcı tarım gibi uygulamalar hızla yaygınlaşıyor. Karbon tarımı yeni bir gelir kapısı haline geliyor. Gelişmiş ülkelerde çiftçiler, topraktaki karbonu artırarak karbon kredisi satmayı planlıyor. 2026 tarımı, iklim değişikliği ve teknolojik devrim gibi iki büyük dalganın kesişiminde şekillenecek gibi görünüyor. Bu dalgaları yakalayanlar kazanacak, geleneksel yöntemlerde ısrar edenler ise zorlanmaya devam edecek. Bu yüzden ne olursa olsun değişimi yakından takip etmek ve ona uyum sağlamak zorundayız" diye konuştu.