10267,88%-0,87
40,21% 0,12
47,00% -0,15
4334,72% 0,01
6901,12% 0,03
Prof. Dr. Vusale Musalı,yaptığı çalışmalarla “Van Koleksiyonu” adı altında Rusya’da muhafaza edilen 1300’ü aşkın Türkçe, Arapça ve Farsça yazma eserin dökümünü çıkararak gelecek nesillere güzel bir mirasın kapılarını araladı.
Birinci Dünya Savaşı’nın kültürel mirasımıza verdiği en büyük kayıplardan biri aydınlatılıyor - Anadolu’dan Rusya’ya taşınan ve bugüne dek gizemini koruyan elyazması eserlerin izi sürüldü. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yürütülen kapsamlı akademik çalışmada, “Van Koleksiyonu” adı altında Rusya’da muhafaza edilen 1300’ü aşkın Türkçe, Arapça ve Farsça yazma eserin dökümü çıkarıldı.
Bu eserlerin büyük bölümünün, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’dan savaş yıllarında götürüldüğü, Rus arşiv belgeleriyle tespit edildi. Hazırlanan 350 sayfalık rapor, yalnızca bilimsel bir envanter değil, aynı zamanda kültürel varlıklarımızın iadesi sürecinde güçlü bir diplomatik araç olma niteliği taşıyor.
Konuya TBMM ve Cumhurbaşkanlığı düzeyinde sahip çıkılmıştı - 2018 yılında tüm partilerin ortak önergesiyle kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, bu kayıpların tespiti için önemli bir rapor hazırlamıştı. Aynı dönemde Cumhurbaşkanlığı tarafından da gündeme alınan bu dosya, şimdi bilimsel temellere dayalı somut verilerle desteklenmiş durumda.
Hazırlanan İade Raporu, Rusya Bilimler Akademisi Doğu Yazmaları Enstitüsü, Moskova Uluslararası İlişkiler Enstitüsü ve St. Petersburg’daki arşivlerde yürütülen titiz saha çalışmalarıyla tamamlandı. Eserlerin içeriği, orijinal katalogları ve taşınma süreçlerine dair belgeler ilk kez bir araya getirildi.
Bu çalışma yalnızca akademik bir başarı değil, aynı zamanda millî bilinçle yürütülen bir kültürel diplomasi girişimi olarak değerlendirilmelidir. Bakanlık tarafından takdirle karşılanan bu araştırma, Türkiye’nin kültürel mirasının hak ettiği topraklara dönmesi için atılan önemli bir adımdır.
Kültür varlıklarının iadesi, sadece geçmişe değil, geleceğe de bırakılacak en büyük miraslardan biridir. Bu nedenle tüm kamuoyunun, akademik çevrelerin ve karar vericilerin bu süreci desteklemesi, kültürel bağımsızlığımız açısından hayati öneme sahiptir.