Baskıcı bir monarşi olan Bizans İmparatorluğu'nun elinde cehenneme çevrilmiş olan İstanbul'a şanlı ecdadımızın ayak basmasıyla birlikte,her alanda bir yenileşme ve gelişme yaşanmıştır.
Ortaçağın karanlığı yerine Yeniçağın aydınlığı gelmiş, İslam'ın nuru Avrupa'lıyı da huzura,güvene ve refaha kavuşturmuştur.
Avrupa,Türk’ün vesilesi ile Nizam ve Merhamet Medeniyeti ile tanışmış, hurafelerin cenderesinde,
Derebeyi ve Sömürge Medeniyetinin yönetiminde, karanlık bir çağda inim inim inleyen insanlar adalet ve hoşgörü iklimiyle birlikte huzurlu bir yaşamla buluşmuştur.
Şanlı ecdadımızın fütuhat fikrinde imani bir kararlılık göstermesindeki hikmetin bir gereği olarak,ahaliye Müslüman olma çağrısı yapılmış,aynı zamanda da isteyene istediği gibi inanma,düşünme,konuşma ve yaşama fırsatı verilmiştir.
Fethin asıl gizli anlamı olarak, İslam'ın hürriyet ikliminde imana muhtaç olan insanların kurtuluşuna vesile olmak,şanlı ecdadımız tarafından her zaman en büyük görev olarak kabul edilmiştir.
Tarih boyunca olduğu gibi bu günde İstanbul merkezdir ve o gün bu gün arada yanlış yönetim tercihleri yapmış olsak da, genelde imarı ve her alanda ihyası asla göz ardı edilmemektedir.
Milletimiz açısından da İstanbul;Müslüman Türk'ün büyük bir medeniyet nişanı olarak dünyaya boy gösterdiği yüce bir burçtur.
İstanbul,hadisi şerife mazhar olmuş kutlu bir belde olarak her zaman da bu konumunu muhafaza edecektir.
Bu sebepledir ki Peygamber Efendimiz(SAV) “O'nu fetheden ne büyük kumandan,O'nu fethedenler ne büyük asker” hadisi şerifleri ile İstanbul'un fethini önemsemiş,fethi müjdelemiş ve feth edeni ve askerini övmüştür.
Feth-i mübin yazılırken Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, kıyamete kadar inmeyecek bayrağı surlara dikerek şehadet şerbetini içen Ulubatlı'ya şöyle seslenir: “Ulubatlı Hasanım, ne kadar şanslısın.Eğer Sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim.”
Rabbimiz,Konstantinapolis'in İstanbul olduğu 29 Mayıs 1453’ün yıl dönümünde, milletimize birlik,
devletimize dirlik,ülkemize esenlik versin ve her biremize de Ceddimiz Ulubatlı Hasan'ın şuurunu nasip etsin.
Bu duygu ve düşünceler içinde fütuhat fikrindeki derin manayı genç nesillere aktarmanın, tarihi ve milli bir sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve büyük hükümdar Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri ve kahraman askerleri başta olmak üzere tüm şanlı ecdadımızı saygı, rahmet ve minnetle yad ediyorum.