Türk Devleti olarak yedi düvelin desteğinde kırk yıldır kanımızı emmeğe çalışan organize eşkiyayı canımızı dişimize takarak büyük ölçüde çökerttik, geldiğimiz noktada Türk devleti eşkiyaya ve kravatlı miras yedilerine dedi ki; Kalan bakiyeleriniz ya silahlarıyla teslim olacaklar yada silahlarıyla beraber onları da diğerlerinin yanına gömeceğiz.
Türk devletinin yaptığı bu çağrı, galibiyetin özgüveni ve büyüklüğün tevazuunu birleştiren bir büyük devlet duruşudur. Türk’ün ruh kökünden beslenen asaletin yansımasıdır. Hiç kimse bu asil duruşu fırsata çevirmeğe kalkmamalı, aptala yatarak mütareke muhatabı havalarına girmemelidir. Zira herkes çok iyi bilmelidir ki; Türk devleti adamı bir gün idama mahkum eder, öbür gün affedip vali yapar altı ay sonra da Erbil meydanında asar. Evcilik oynamıyor şaka da yapmıyoruz. Asaletimizden gelen alçak gönüllü duruşumuzu kimse istismar etmeğe kalkmasın. Sabrın da bir sınırı vardır. Gücümüz ve menfaatımız gereği sükunetin devamı adına sessiz duruşumuz bastırılmış fırtınalarımızın taşmayacağı anlamına gelmez. Dost düşman herkes bu gerçeği iyi bellemeli ve asla aklından çıkarmamalıdır.
Öbür tarafta ise sorumsuz fırsatçıların bağlı oldukları karıştırıcı merkezler adına yaptıkları tahrik dolu çıkışları kullanarak/gerekçe göstererek, Türk Devletinin projesine karşı çıkan iyi niyetli ve kısmen de haklı endişeler taşıyan dost düşünce merkezleri ise sürece daha soğuk kanlı, daha fazla bilgiye dayalı daha mutedil/yapıcı-yönlendirici bir yaklaşımla bakmalıdırlar.
En nihayet Türk devletinin liderleri/temsilcileri net bir şekilde ne alıp ne verdiğimizi ortaya koyuyorlar. Bu sınırlardan bir milim dahi geri gelinmeyeceğini dost düşman iyi bellesin. Nerelerde dik ve kol kola durmamız gerektiğini hep beraber haykırıyoruz.
Pazarlık yok, müzakere yok, Federasyon yok, özerklik yok, iki dil yok, iki dilli eğitim yok….
2.6.2025 Hasan Külünk