İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Türkiye istikrarlaştırıcı gücüyle herkes için barış ve refahın mücadelesini vermektedir. Bu vizyonla ülkemiz, son dönemde yaşanan krizlerin neredeyse tamamında sorumluluk alarak, diplomatik görüşmelere ve barış müzakerelerine ev sahipliği yapmıştır" dedi.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen 'Türkiye-Çin Medya Forumu'na konuştu. İki ülke arasında medya ve iletişim alanındaki iş birliğini güçlendirerek stratejik ortaklığı derinleştirmek ve halklar arasındaki etkileşime katkı sunmak amacıyla düzenlenen programa; Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Jiang Xuebin ve çok sayıda davetli katıldı. İletişim Başkanı Altun, yalnızca iki ülkenin medya profesyonelleri olarak değil, aynı zamanda iki büyük medeniyetin temsilcileri olarak bir araya geldiklerini ifade ederek, "Bizleri buluşturan şey, sadece mesleki dayanışma değil; ortak değerler, ortak kaygılar ve ortak umutlardır. Köklü tarihleri, güçlü kültürel bağları ve kadim medeniyetleriyle Türkiye ile Çin'in yüzlerce yıla sari münasebetleri, 2010 yılından bu yana stratejik iş birliği seviyesinde güçlenerek sürmektedir. Türkiye ile Çin arasındaki stratejik ortaklık, ülkelerimizin yararına ve çok kutuplu dünya vizyonu çerçevesinde ortak geleceğin inşasına hizmet etmektedir. Sonuncusu, geçtiğimiz yıl Astana'da düzenlenen Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde olmak üzere, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, uluslararası organizasyonlar marjında pek çok kez bir araya gelmiş; bölgesel ve küresel meseleleri değerlendirmişlerdir. Devlet başkanlarımızın görüşmelerinin yanı sıra Türkiye ile Çin arasında diplomatik temaslar ve istişare mekanizmaları da her geçen gün artmaktadır. Ülkelerimiz arasında, 'Yeni İpek Yolu' olarak adlandırılan Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi ile Çin-Avrupa hattında rota çeşitliliği sağlayacak Orta Koridor'un uyumlaştırılması çalışmaları sürmektedir. Dünya ticaret güzergahlarına alternatif olarak kritik önemi haiz bu çalışmalarımıza ek olarak, ülkelerimiz arasındaki uçuş frekanslarında artış olması da memnuniyet vericidir. Birkaç ay önce iki ülke arasındaki haftalık yolcu seferi hakkı 21 frekanstan 49'a çıkarılmıştır. Bu toplumlarımız nezdinde karşılıklı olarak artan ilginin en açık göstergesidir" dedi.
'BİR ÇATIŞMA NETİCELENMEDEN, YENİLERİ ORTAYA ÇIKIYOR'
Türkiye-Çin ilişkilerini değerlendiren Altun, "Asrın felaketi 6 Şubat depremlerinde Çin'den ülkemize 450'ye yakın kişiden oluşan 20 ekip, arama kurtarma çalışmalarına katılmıştır. Bugün, burada gösterdiği bu dayanışma ve yardım için Çin Halk Cumhuriyeti'ne bir kez daha teşekkür ediyoruz. Türkiye ile Çin arasındaki ilişkiler, tarih boyunca karşılıklı saygı, çok yönlü iş birliği ve kültürel yakınlık temelinde şekillenmiştir. Kadim İpek Yolu'nun ruhunu taşıyan bu ilişki, günümüzde medya ve iletişim alanında da yeni ve güçlü bir zemine kavuşmaktadır. İnsanlık tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine tanıklık ediyoruz. Her an yeni bir krizin fitilinin ateşlendiği bir belirsizlik çağını tecrübe ediyoruz. Ve bu mevcut küresel belirsizlikler, coğrafi konumu ne olursa olsun tüm dünya toplumlarını az ya da çok etkiliyor. Bir çatışma sulh ile neticelenmeden yenileri ortaya çıkıyor. Karadeniz'de kuzey komşularımız Rusya ve Ukrayna arasında 3 yılı aşkın süredir devam eden savaşın, küresel ölçekte doğurduğu sonuçlar ortada. Türkiye olarak biz, Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğiyle her iki tarafla da diplomasi kanallarını açık tutuyor, tarafların lehine olacak bir barış ortamının tesisi için çabamızı sürdürüyoruz. Keza, Asya'nın iki büyük ve köklü ülkesi Hindistan ve Pakistan arasında yakın geçmişte yaşanan gerilimde de Türkiye olarak barıştan yana, istikrarlaştırıcı tavır ve çabamızı ortaya koyduk. İstilacı ve işgalci politikalarla tüm dünyanın huzuru ve güvenliği için bir tehdit haline gelen İsrail'e karşı, Türkiye olarak, her platformda en yüksek tepkiyi gösteren ülkelerin başında geliyoruz. Bilindiği gibi katil Netanyahu hükümeti, bir yandan Gazze'de soykırıma kesintisiz devam ederken öte yandan Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak gibi bölge ülkelerini hedef alıyor. Son olarak İsrail'in İran'a saldırısıyla başlayan ve 12 gün boyunca dünyayı diken üstünde tutan çatışmalar, şunu bir kez daha göstermiştir ki İsrail bir an evvel durdurulmalıdır. Fakat ne yazık ki sözüm ona dünya siyasetine yön veren devletlerin çoğu İsrail'i durdurmak bir yana, Netanyahu yönetimini destekleyerek dünya barışını baltalamaktadır. Bu tablo, mevcut küresel sistemin ne denli başarısız olduğunun sarih bir göstergesidir. Barışı tesis etmek gayesiyle kurulan uluslararası kuruluşlar yetersiz olmuş, uluslararası sözleşmeler kadük kalmıştır" diye konuştu.
'MEDYA, TOPLUMLARI BİÇİMLENDİREN BİR GÜÇTÜR'
Dünya barışı ve huzuru için hakikat ve adaleti merkezine alan bir anlayışın küresel çapta hakim kılınması gerektiğine dikkat çeken Altun, "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 'Daha adil bir dünya' çağrısını uluslararası her platformda en yüksek sesle dile getirmektedir. Türkiye, istikrarlaştırıcı gücüyle herkes için barış ve refahın mücadelesini vermektedir. Bu vizyonla ülkemiz, son dönemde yaşanan krizlerin neredeyse tamamında sorumluluk alarak, diplomatik görüşmelere ve barış müzakerelerine ev sahipliği yapmıştır. Temel hedefimiz, her alanda hakikat ve hakkaniyetin hükümferma bulmasıdır. Bunun yoluysa diplomaside olduğu gibi uluslararası iletişim ekosisteminde de daha adil bir temsilin sağlanmasıdır. Hakikat temelli, dezenformasyona karşı dayanıklı, 8 milyar insanın sesini duyurabildiği küresel bir medya yapısı, dünya barışı için olmazsa olmazdır. Dijitalleşme, iletişim teknolojilerinde yaşanan baş döndürücü gelişmeler, bilgi akışının hızlanması, yeni medya platformlarının ortaya çıkışı; tüm bunlar medyanın hem doğasını hem de etkisini derinden değiştirmektedir. Ancak bu dönüşümün getirdiği imkanlarla birlikte çok ciddi meydan okumalarla da karşı karşıyayız. Özellikle dezenformasyon, algı operasyonları, yapay içerik manipülasyonu ve dijital kutuplaşma gibi tehditler, sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin değil, küresel kamunun ortak sorunudur. Bugün bilgiye erişim hızlanmış ancak bilginin güvenilirliği azalmıştır. Bir içeriğin viral hale gelme hızı, onun doğru olup olmadığından daha fazla önem taşır hale gelmiştir. Bu durum, kamuoyunun sağlıklı biçimde oluşmasını, toplumların ortak akıl geliştirmesini zorlaştırmaktadır. İşte bu noktada medya profesyonellerine ve kamu iletişimi alanında çalışan kurumlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Çünkü medya sadece bilgi aktaran değil; aynı zamanda anlam inşa eden, algı oluşturan, toplumları biçimlendiren bir güçtür" dedi.
'KARŞILIKLI DENEYİM VE BİLGİ PAYLAŞIMI DAİMA ÖNEMSEDİK'
Altun, İletişim Başkanlığı olarak son yıllarda medya diplomasisi alanında çok kapsamlı adımlar attıklarını belirterek, "Dezenformasyonla mücadele stratejileri geliştirdik, kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirmeyi temel öncelik haline getirdik. Ayrıca dijital kamu diplomasisi, kültürel diplomasi ve stratejik iletişim alanlarında pek çok proje yürüttük. Bu süreçte, dost ve stratejik ortak ülkelerle, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ile karşılıklı deneyim ve bilgi paylaşımını daima önemsedik. Bu forum da bu anlayışın bir tezahürüdür. Forum süresince medya sistemlerimiz arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları konuşacağız. Geleneksel medya ile dijital medya arasındaki geçişin zorluklarını tartışacağız. Algı yönetimi, kültürel temsil, yapay zeka ve iletişim teknolojilerinin geleceği gibi başlıklarda birlikte düşüneceğiz. Ve en önemlisi, doğru bilginin, iş birliği ve diyalog yoluyla güçlendirilmesi gerektiğini yeniden teyit edeceğiz. Açık ve net bir biçimde vurgulamak isterim ki Türkiye ve Çin sadece ekonomik değil; aynı zamanda medeniyet eksenli iş birlikleri geliştirebilecek kapasiteye sahip iki ülkedir. Medya bu noktada bir köprü işlevi görebilir. Çünkü medya yalnızca haber değil, anlayış taşıyan bir mecradır. Doğru kullanıldığında ayrıştırmaz, birleştirir; kutuplaştırmaz, yakınlaştırır" diye konuştu.